CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Bakırköy Belediyesi’ni ziyaretinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Özellikle İstanbul’da artan kadın cinayetleri ve toplumsal şiddet konusundaki bir soruya verdiği cevapta,
Maalesef, büyük bir üzüntüyle izliyoruz. Uzun zamandır önüne geçilemeyen bu tür vahim olayların haberini almaya devam ediyoruz. Cinayetleri işleyen pek çok failin daha önce cezaevine girip çıkmış olması dikkat çekici. Geçmişte bazı suçlulara getirilen aflar siyaset tarihinde tartışma konusu olmuştu. Ancak son dönemde hepimizi derinden sarsan bu cinayetlerin failleri, Erdoğan ve Bahçeli’nin getirdiği aflarla serbest kalan kişiler
ifadelerini kullandı.
Özel, Türkiye’nin kötü yönetilmesinin bu şiddet olaylarını körüklediğini savunarak,
Ülkemiz kötü yönetildiği için, iktidar kendisi gibi düşünmeyen herkesi bir tehdit olarak gördüğü için, cezaevleri olur olmaz şekilde dolup boşalıyor. Gerçek cezaları çekmesi gereken suçlulara yer kalmadığı için sürekli infaz yasasında değişiklik yapılıyor. Bu da suçların caydırıcılığını ortadan kaldırdı. Suçlular serbest kalıyor ve toplumun içine salınıyor. Dünkü cinayeti işleyen kişi defalarca psikolojik tedavi görmüş ve çıkmış birisi. Devletin yakından takip etmesi gereken bu şahıs, toplumda serbestçe dolaşırken bu trajediye neden oldu. Bu, Türkiye’nin kötü yönetildiğinin en somut kanıtıdır. Bir yanda öldürülen ve tacize uğrayan kadınlar var
diye konuştu.
Özel ayrıca, hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz bir şekilde çekilmesini de eleştirerek,
İstanbul Sözleşmesi’nden tüm Meclis’in mutabakatıyla değil, sadece bir kişinin imzasıyla ayrılanlar şimdi bu duruma ne diyecek? Kadın örgütlerinin ve hatta AK Parti içindeki bazı kadın siyasetçilerin itirazlarına kulak asmadılar, bizim uyarılarımızı da dikkate almadılar. Şimdi ortaya çıkan bu trajedilerden nasıl sorumlu tutulacaklar?
ifadelerine yer verdi.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINI YAŞATAN BİR SÖZLEŞME”
Özgür Özel, İstanbul Sözleşmesi’nin hayati önemine vurgu yaparak,
Sayın Erdoğan, hep birlikte İstanbul Sözleşmesi’ne oy verdik, onlardan biri de bendim. Büyük bir onur ve gururla destekledik. Eğer ‘AK Parti döneminde yapılmış en iyi iş nedir?’ diye sorsalardı, ‘İstanbul Sözleşmesi’ derdim. Çünkü bu, İstanbul’un adını taşıyan ve Meclis’te oy birliğiyle kabul edilen önemli bir adımdı. Ancak maalesef, bir seçim uğruna bu başarıyı da gözden çıkardınız. Seçimler bitti ama hâlâ bu konuda bir özeleştiri yapılmadığı gibi hatada ısrar ediliyor. Oysa İstanbul Sözleşmesi, kadınları yaşatan ve koruyan bir sözleşmeydi. Bugün kadınlar öldürülüyor, tacize uğruyor, şiddet görüyor çünkü bu sözleşmeden hukuksuz bir şekilde çıkıldı
dedi.
Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sert eleştirilerde bulunarak şunları ekledi:
Ben burada Erdoğan’ı milletimize şikayet ediyorum. Anayasa’ya aykırı bir biçimde, tek bir imza ile Türkiye’yi bu hayati sözleşmeden çıkardı. Şimdi kendisine çağrım şudur: Bu sözleşmenin yeniden Meclis’ten oy birliğiyle geçmesini sağlayacak bir ortam yaratmak sizin sorumluluğunuzdadır. Bizler, iki elimizi birden kaldırmaya hazırız. Gelin, İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden Meclis’te onaylayalım. Aslında Türkiye bu sözleşmeden hukuken çıkmadı, ama yasadışı bir şekilde çıkmış gibi gösterildi. Ve ne yazık ki, bu durum kadın düşmanlarına, şiddet uygulayanlara cesaret verdi. Onlar artık ‘Kadınların güvendiği şey ortadan kalktı, bana bir şey olmaz’ diye düşünüyorlar. Kanunlar var ama yetersiz. Çünkü kadınların arkasında artık devlet yok. Kadınlar, katiller ve zorbalara karşı daha savunmasız hale geldi.
Son olarak Erdoğan’a bir çağrıda bulunan Özel, “Sayın Erdoğan, önümüzdeki salı günü Meclis’te hep birlikte İstanbul Sözleşmesi’ne dönmeyi teklif ediyorum” dedi.
“KUTUPLAŞMA DİKTATÖRLERE, TEK ADAMLARA YARAR”
Özel, Meclis açılışındaki ‘el sıkışma’ ve ‘ayağa kalkma’ tartışmaları ile ilgili
Siyasette yeni bir dönem başlayacak, başlamayacaktan öte şunu görmek lazım. ‘Normalleşme’ dediğimiz şey, Erdoğan ya da Bahçeli ile anlaşma yapmak değil. 22 yıldır bu ülkeyi bu hale getirenlerle anlaşma yapacak halimiz yok. Ne yapacağız? Biz bu iktidarı ilk seçimde değiştireceğiz. Ama normalleşme milletin seçtiklerine, milletin hatırına asgari saygıyı göstermek ve gerçek sorunlar konuşulsun diye suni gündemlerden kaçmaktır. Cumhuriyet Halk Partisi bütün partilerle bayramlaşan tek partiyken, CHP lideri Özgür Özel bütün liderlerle tokalaşabilen tek liderken, 1 Ekim günü bu konuda bir farklılaşma oldu. Ben bundan memnunum. Sayın Bahçeli ile DEM’in el sıkışması Türkiye’de tansiyonu düşürür, kutuplaşmayı azaltır. Şunu bilmek lazım, kutuplaşma diktatörlere, tek adamlara yarar. Kutuplaşma, sosyal demokratlara ve halkın geniş kesimlerine her zaman zarar verir, zarar verdi. Sözün güçlü olduğu yerde kutuplaşmanın olmaması lazım. Biz sözümüze güveniyoruz, milletin sorunlarını biliyoruz. Nasıl çözeceğimizi anlatmak ve insanların kulakları bunu duysun istiyoruz. Çok kavga ederseniz ve lüzumsuz kavga ederseniz, suni gündemlerle kavga ederseniz; evde annesi ve babası kavga eden çocuğun iki kulağını kapatması gibi. ‘Hiçbirinizi duymak istemiyorum’ dedirtmemek lazım seçmene. Bunu dedirtirseniz güçlü sözü olmayanların işine gelir. Güçlü liderliğine, tek adamlığına güvenenlerin, anayasa ve hukuk tanımayanların işine gelir. Anne baba kavga ederken çocuk kulağını kaparsa, hiçbirinizi duymak istemiyorum. Orada haklı ve haksız kalmıyor. Biz haklıyız, sözümüze güveniyoruz. Bu milletin bizi duyduğunda bizi seçeceğini ve Türkiye’nin çok daha önemli işleri çok daha kısa sürede başaracağını biliyoruz. O yüzden kutuplaşma ne kadar düşerse, sesler ne kadar duyulursa, içerik ne kadar önem kazanırsa o kadar önemlidir. Yoksa Bahçeli DEM’in elini sıktı diye biz ne Bahçeli, ne Erdoğan ile oturur Anayasa yaparız, ne bir başka. Bizim sözümüz belli, Anayasaya uymayanlarla Anayasa konuşmuyoruz, konuşmayacağız, biz kimse ile koalisyon kurmayacağız ama Türkiye ittifakını büyüteceğiz, Atatürk’ün partisini Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yeniden iktidar yapacağız
ifadelerini kullandı.
“ERDOĞAN ÇIKSIN VE HER ŞEYİ ORADA ANLATSIN”
TBMM’de salı günü yapılacak kapalı oturuma değinen Özel,
Ben şunu söyledim; ‘Eğer bir ülkenin Cumhurbaşkanı Meclis’in kürsüsüne çıkıp ‘Bize İsrail yakında saldıracak, hedeflerinde Anadolu toprakları, biz varız’ diyorsa, derhal bunun bütün gerekçelerini, bütün kanıtlarını, bütün istihbaratını o Meclis ile paylaşması lazım. Açık bir oturumda bunu yapamayacaktır. Kapalı bir oturum olsun, bize bilgi verin dedik. Buradaki Meclis’in toplanıyor olmasını olumlu buluyorum ancak o oturuma mutlaka Erdoğan’ın gelmesi gerekiyor. ‘İki bakan yollayayım, onlar bilgi versin’ İşin ciddiyetine terstir. Bakanlar bilgi verebilir. Bu oturumun 15-20 dakika, yarım saat sürme zorunluluğu yok. Bir gün bile sürebilir. İlgili bütün bakanlar bilgi versin ama Erdoğan çıksın ve her şeyi orada anlatsın. Yok, yasak savmak için böyle bir oturum olursa bunu çıkar millete ifade ederim. Hele hele bilmediğimiz bir şey söylenmez ve aslında meselenin, ‘Türkiye’nin güvenlik sorunu var. Güvenlik birinci sıraya çıkarsa, bu korku birinci sıraya çıkarsa, şu an birinci sırada olan yoksulluk, işsizlik, açlık, güvencesizlik, okullardaki memnuniyetsizlik geriler’ diye düşünüp böyle bir güvenlik meselesini suni olarak şişiriyorlarsa bunu millete şikayet ederim. Devlet ciddiyetine yakışır bir sunum, devlet ciddiyetine yakışır bir bilgilendirme bekliyorum. O ciddiyete uygun davranacağım. Ciddiyetsiz davranırlarsa elbette kapalı oturumun tutanakları 10 yıl gizli kalacaktır ama içerikten milletim adına tatmin olmazsam bunu milletimle paylaşırım. İçeriği paylaşmam ama oradaki kandırmacayı paylaşırım. Benim endişem, bu meselenin suni gündem olarak köpürtülüp, güvenlik kaygıları ile yitirilen siyasi itibarın geri tahkim edilmeye çalışmasıdır. Eğer bunu yapmaya kalkan olursa ifşa ederim. Yok, bilmediğimiz, onların bildiği gerçek güvenlik sorunu varsa, bu konuda üstümüze düşeni yaparız. Ama yine de bu milletin esas meselelerini kullanmaktan bir adım geriye durmayız
diye konuştu.